Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan, Kılıçdaroğlu’na ‘aday ol’ çağrısı – Son Dakika Türkiye Haberleri






Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu.

BARTIN’DAKİ MADEN PATLAMASI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz cuma günü Bartın Amasra’daki maden ocağında yaşanmış olan elim kazanın her insanın yüreğini dağladığını söylemiş oldu.

Türkiye Taşkömürü Kurumu’na ilişik Amasra kömür ocağının 503’ü yeraltında olmak suretiyle toplam 713 çalışanıyla yılda 100 bin ton üretim icra eden bir kurum bulunduğunu özetleyen Erdoğan, geçen 20 yılda bu madene yarısı iş güvenliği alanında olmak suretiyle 77 milyon lira yatırım yapıldığını kaydetti.

Son 20 yılda bu ocakta yaşanmış olan kazalarda 6 madencinin yaşamını kaybettiğini ifade eden Erdoğan, mevzuata gore her 250 şahıs için bir iş güvenliği uzmanı bulundurulması gerekirken, bu madende her 37 kişiye bir iş güvenliği uzmanı düştüğüne dikkati çekti.

Erdoğan, öte taraftan kurum bünyesinde 30 tahlisiye görevlisi bulunduğunu da dile getirerek, “Bunların yanı sıra Amasra kömür ocağımız son sistem teknolojilere ve güvenlik sistemlerine haiz bir işletme olarak öne çıkmaktadır. Son dönemde mevzuatta yaptığımız düzenlemeler doğrultusunda öteki ocaklarımız şeklinde Amasra’da da toplamda 50 kalemi kabul eden iyileştirme emekleri gerçekleştirilmiştir” diye konuştu.

”KESİN RAPOR ÇIKANA KADAR SÖYLENEN HER ŞEY SPEKÜLASYONDAN İBARET”

Renksiz, kokusuz, tatsız ve zehirsiz bir gaz olan metanın, patlayıcı özelliği ile tüm dünyada maden işletmelerinin ve madencilerin korkulu rüyası bulunduğunu belirten Erdoğan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Madendeki gaz seyretme sensörleri 24 saat süreyle çalışmakta, oran belirli bir değerin üstüne çıktığında sesli ve ışıklı alarm vermektedir. Kömür ocaklarında havadaki metan seviyesi yüzde 1 oranına çıktığında patlatmalar durdurulmakta, yüzde 1,5 oranına çıktığında enerji kesilmekte, yüzde 2 oranına çıktığında ise personel tahliye edilmektedir. Metan gazının patlaması için ise havadaki oranının minimum yüzde 5 ve daha üstü olması gerekmektedir. Amasra’daki ocakta yaşanmış olan kaza öncesi kayıtlara gore, saat 18.05’te havadaki metan gazı oranının yüzde 1,5 seviyesine çıkması sebebiyle ocaktaki elektrik kesilmiştir. Maalesef saat 18.09’dan sonrasına ilişkin kayıt mevcut değildir. Kömür ocağımızda tüm önlemlere ve sistemlere karşın iyi mi olup da patlama yaşandığını hemen hemen bilmiyoruz. Kurumlarımız ve uzmanlarımız çalışmalarını tamamladıktan sonrasında bunu öğrenebileceğiz. Patlamayla ilgili kati rapor çıkana kadar söylenen her şey spekülasyondan ibaret kalacaktır. Bizlere düşen, bu rapor önümüze gelene kadar yapabileceklerimize bakmaktır.”

“ATILMASI GEREKEN ADIMLARI ATTIK, ATIYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kazanın yaşandığı andan itibaren devletin tüm bakanları, kurumları ve personeliyle vakaya müdahale ettiğini, kazadan sonraki 18 saat içinde de arama kurtarma faaliyetlerinin tamamlandığını söyledi.

Maden ocağının 16.00-24.00 vardiyasındaki 110 çalışandan 41’inin patlamada hayatlarını kaybettiğini belirten Erdoğan, yaralılardan durumu ağır 6 işçinin Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi’nde tedavi edildiğini, öteki yaralıların ise tedavilerinin arkasından evlerine döndüklerini kaydetti.

Cumartesi günü Amasra’ya giderek hem vakayla ilgili yerinde data aldığını hem bazı şehitlerin cenaze törenlerine katıldığını hem de aileleri ziyaret ettiğini hatırlatan Erdoğan, bakanların da vefat eden işçilerin cenaze törenlerine katıldığını ve aileleri ziyaret ettiğini söylemiş oldu. Erdoğan, İstanbul’da tedavi altındaki yaralıları da ziyaret ettiğini ve durumlarının iyiye gittiğini belirterek, şu şekilde konuştu:

“Sıhhat Bakanlığımız, bu hastalarımızın tüm yakınlarından 50 civarında insan da Çam Sakura’daydı, onlara da hakikaten üst düzeyde adeta bir otel hizmetini verdiler. Halen bu süreç devam ediyor. Kendileriyle tabip arkadaşlarımızı da yanıma almak suretiyle ek olarak bir sohbetimiz oldu. Soruları var ise cevaplandıralım istedim. Doğal hepsi bizlere şükranlarını bildirdiler ve orada kendilerine gösterilen ilgi sebebiyle de memnuniyetlerini ifade ettiler. Hastanedeki tüm işçi kardeşlerimizin sağlığına kavuşarak evlerine dönmesi, en büyük beklentimizdir. Kendilerine de dualarımızı yapıyoruz.

Bunun yanında da sıhhat olarak bakanlığımız neyi gerektiriyorsa, onları yapmak suretiyle beşer planında atılması ihtiyaç duyulan adımları attık, atıyoruz. Sağlıktaki en ileri teknoloji her neyse hastanemizde bunlar mevcut. Herhangi bir eksiklik söz mevzusu değil. Şu anda ilgilenen doktorlarımız hakikaten alanlarında kendilerini ispatlamış profesör arkadaşlarımız. Gerek yangınla ilgili tedavide gerek anestezide gerek enfeksiyonda, tüm bu alanlarda kendini ispatlamış hocalarımız şu anda bu hastalarımızla ilgileniyorlar. Bartın’daki hastanelerde tedavi edilen madencilerimizin tamamı taburcu edilmiş durumda.”

“KURUMLARIMIZ CANLA BAŞLA GÖREVLERİNİ YAPMAKTADIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kazanın haber alınmasıyla beraber Enerji ve Doğal Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ve ekibinin, Bartın, Zonguldak, Kütahya ve Ankara’dan gelen destek ekipleriyle beraber toplam 110 tahliyeyle 250 lojistik personelini kaza mahallinde görevlendirdiğini söyledi.

İçişleri Bakanlığı’nın çeşitli illerden 116 kişilik AFAD ekibini bölgeye yönlendirdiğini; Güvenlik Teşkilatı’nın 514 personeliyle sahanın, Jandarma Teşkilatı’nın 216 personeliyle bölgenin, Sahil Güvenlik Teşkilatı’nın 45 personeliyle deniz tarafının güvenliğini tesis ettiğini belirten Erdoğan, Sıhhat Bakanlığının 15’i UMKE olmak suretiyle 262 mensubu, 51 ambulansı ve 2 ambulans uçağı ile kazazedelere hizmet verdiğini açıkladı.

Erdoğan, Aile ve Toplumsal Hizmetler Bakanlığının ise 35 personeliyle kazazedelere ve yakınlarına psikososyal destek sağladığını, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfının 310 personeliyle kazazede yakınlarına ve vatandaşlara tinsel destek verdiğini ve ikramlarda bulunduğunu; Kızılay’ın 115 personeliyle sahadaki yerini alırken, oldukca sayıda sivil cemiyet kuruluşunun da bölgedeki çalışmalara iştirak ettiğini dile getirdi. Erdoğan, “Hakkaniyet Bakanlığımız, Bartın Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafınca başlatılan soruşturmayı yakından takip etmiştir. Emek verme ve Toplumsal Güvenlik Bakanlığımız hem iş müfettişi görevlendirmiş hem de kazayla ilgili soruşturma başlatmıştır. Velhasıl kurumlarımız canla başla görevlerini yapmaktadır” diye konuştu.

Afet öncesi meydana getirilen denetimleri de mercek altına aldıklarını bildiren Erdoğan, şu şekilde devam etti:

“Çeşitli bakanlıklara bağlı ilgili kurumlar tarafınca yürütülen denetimlerin en yoğun uygulanmış olduğu yerlerden biri de Amasra’daki ocağımızdır. Kazanın meydana geldiği maden ocağı, son olarak ağustos ayında 7 gün süreyle 2 maden ve bir yerbilim mühendisi tarafınca denetlenmiştir. Tüm madenlerimiz şeklinde burası da yılda minimum 4 kez denetlenerek eksikler tespit edilmekte, ikazlar yapılmakta, gerekirse müeyyideler uygulanmaktadır. Buna karşın bir kaza meydana gelmişse, önüyle arkasıyla sebeplerini araştırmak, bulmak ve gerekeni yapmak bizim en başta gelen vazifemizdir. Enerji ve Doğal Kaynaklar Bakanı’mız önceki gün Merkez Karar ve Yönetim Kurulumuza, dün de Meclis Genel Kuruluna bu mevzuda kapsamlı data verdi. Meclis Grubumuz bir araştırma komisyonu kurulması için ihtiyaç duyulan girişimleri başlattı.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, maden kazalarında yaşamını kaybedenlere verilecek maddi desteklerle ilgili adımları kolaylaştıracak bir düzenleme için de çalışmaların sürdüğünü belirterek, şunları kaydetti:

“Kazada yaşamını kaybeden madencilerimizin yakınlarına Enerji, İçişleri, Emek verme ve Aile bakanlıklarımız ile sendikamız toplamda 1 milyon 550 bin lira ile 1 milyon 700 bin lira tutarındaki ödemelere başlamışlardır. Yaşamını kaybeden madencilerimizin yakınlarından kamuda işe girme hakkı olanlarla ilgili süreçler kendi mecrasında ilerlemektedir. Ulusal Eğitim Bakanlığımız da kazada vefat eden madencilerimizin çocuklarına eğitim hayatları süresince burs verecek ve eğitim harcamalarını karşılayacaktır. Kimsenin en minik bir şüphesi olmasın ki yaşamını kaybeden madencilerimizin geride bıraktıkları aileleri devlete emanettir. Bunun siyasal istismarı olmaz ve bu siyasal istismarı yapanları da ben milletime havale ediyorum.

İktidara gelirlerse işte evlatlarının, hepsinin haklarını vereceklermiş. Ne yaptığımızdan haberi yok. Soma’da ne yaptık haberi yok. Soma’da hepsini yaptığımız şeklinde aynı şekilde biz başbakanlığım döneminde 1500 ailenin çocuklarını hamdolsun işe yerleştirdik. Biz bu tarz şeyleri yaptık, sen nereden geliyorsun yahu. Bu geriden geliyor. Esasen nal toplamaya alışmış, hala nal toplamaya devam ediyor.”

Kimseyi aç ve açıkta bırakmadıklarını vurgulayan Erdoğan, lüzumlu destekleri verdiklerini ve vermeye devam edeceklerini söylemiş oldu.

”İHMALİ GÖRÜLEN HİÇ KİMSENİN GÖZÜNÜN YAŞINA BAKILMAYACAK”

“Bizim ulaştığımız yere senin hayallerin bile ulaşamaz” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hiçbir madenci yakınımızın en minik bir mağduriyet yaşamaması için süreci ikimiz de yakından takip ediyoruz, edeceğiz. Kaza raporlarının çıkmasıyla beraber dikkatsizliği görülen asla kimsenin gözünün yaşına bakılmayacağından da milletimiz güvenilir olsun” diye konuştu.

“DÜNYANIN HER YERİNDE KÖMÜR MADENİ KAZALARI OLUYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın her yerinde olduğu şeklinde Türkiye’de de kömür madeni kazalarının yaşandığını ve bunların bir kısmında insanların yaşamını kaybedebildiğini dile getirdi.

İngiltere’den Fransa’ya, Almanya’dan Japonya’ya, Hindistan’dan Çin’e, Hollanda’dan Kanada’ya, ABD’dan Rusya’ya kadar her yerde bu kazaların yaşanabildiğini özetleyen Erdoğan, şu şekilde devam etti:

“Bunlar içinde, bazılarına bakıyorsunuz, mesela Fransa’da 1099 ölümün, Japonya’da 687 ölümün, Çin’de 2 bin 388 ölümün, Almanya’da 405 ölümün, İtalya’da 268 ölümün yaşandığı kazalara da tanık oluyoruz. Vatanımızda de bir tek kayıt tutulmaya başlandığı 1930 yılından bugüne 2 bin 14 vatandaşımız maalesef maden kazalarında şehit olmuştur. Üstelik bu sayılara bilhassa 2000’ler öncesinde kıyı köşedeki pek oldukca ruhsatsız ocakta yaşanmış olan kazalar ve kayıtları aktarılmayan kayıplar dahil değildir. Nispeten yakın tarihe şu şekilde bir baktığımızda 1983 Zonguldak’ta 103 ölüm, 1990 da Amasya’da 59 ölüm, 1992’de Zonguldak’ta 263 ölüm, 2003’te Yozgat’ta 38 ölüm, 2014’te Manisa’da 301 ölüm yaşanmış olan kazalar görüyoruz.”

Amasra’daki yaşanmış olan son kazanın ise nispeten yüksek ölümlü kazalar içinde yer aldığını belirten Erdoğan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Bizim inancımız, tek bir insanımızın burnunun dahi beşer hatasından meydana gelen sebeplerle kanamasına rıza göstermemeyi emreder. Hele ki can söz mevzusu olduğunda en minik bir affımız, en minik bir esnekliğimiz söz mevzusu olması imkansız. Amasra’daki madende yaşamını kaybeden her bir madencimizin acısını yüreğimizde hissediyoruz. Bunu söylerken birileri şeklinde istismar yapmıyor, gerçek hissiyatımızı ifade ediyoruz. Onların geride bıraktığı yavrularının, eşlerinin, anne-babalarının, sevdiklerinin yüzündeki hüzün ve sergiledikleri vakur duruş adeta ömrümüzden yaşam götürüyor. Fakat biz bununla beraber, işte burası mühim, burası inananlar için oldukca oldukca mühim, kadere inanan insanlarız. Bilhassa kaza ve kadere inanan insanlarız. Normal olarak tespit edilirse suçlunun yakasına yapışacağız. Normal olarak sistemde belirlenen eksikler, aksaklıklar var ise giderilmesini sağlayacağız. Normal olarak şehitlerimizin geride kalanlarına tüm imkanlarımızla haiz çıkacağız. Bu tarz şeyleri yapmak hem bulunduğumuz makamın sorumluluğunun gereğidir hem de milletimizle aramızdaki gönül bağının doğal bir neticesidir. Asla şüphesiz tüm bu tarz şeyleri yaparken mukadderata, Rabb’imizin yazgısına da teslim olacağız. Bilhassa biz Müslümanlar için bu eğer olmazsa olmazdır. Yeri geldiği süre ‘bu ülkenin yüzde 99 Müslümandır’ diyor muyuz Diyoruz. Yüzde 99’u Müslümansa Müslüman olarak da bunun gereğine imanımız tam olacak. Ha fakat senin İslamla alakan yoksa, Müslümanlıkla alakan yoksa onu aslına bakarsan biz bıraktık, gittik.

Bu ikisi birbiriyle çelişen değil, tam tersine birbirini tamamlayan tutumlardır. Yakarış ederken en oldukca kullandığımız ifade ‘hakkımızda hayırlı olanı istemek’ değil midir Bizlere düşen aklımızın erdiği, gücümüzün yettiği, izanımızın kavradığı en iyi, en ideal, en ileri gayreti ortaya koymaktır. Kısaca biz ‘esbaba tevessül, gerisi Tanrı kerim’ deriz. Sonrası Rabb’imize aittir. Hadisenin iyi mi yaşandığı dahi tam olarak bilinmiyorken, meseleyi başka taraflara çekenler, hele hele işi yazgı terimini aşağılamaya kadar vardıranlar tehlikeli bir mecrada ilerlediklerini bilmelidir. Sen inanmayabilirsin, senin bileceğin bir iştir. Fakat Bay Kemal ve avanesi, ben kaza ve kadere inanç etmiş bir insanım ve bu şekilde yürüyorum. Bu bizim imanımızın gereğidir. Sende o yoksa bilmiyorum. Biz, her zaman olduğu şeklinde bugün de sözümüzü milletimize söylüyoruz. Amasra’daki maden kazası, yürütmesiyle, yasamasıyla, yargısıyla devletin tüm kurumları tarafınca takip edilecek. Hiçbir meselenin karanlıkta, hiçbir ihmalin cezasız kalmaması temin edilecektir.”

MECLİS’TEKİ ÇEKİÇLİ EYLEME TEPKİ

Meclis Başkanı Mustafa Şentop ile konuşmuş olduğu bir mevzuyu da aktaran Erdoğan, “Bay Kemal, ilkin adamlarına haiz çık” diye seslendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları paylaştı:

”PARLAMENTO İÇTÜZÜĞÜ SÜRATLE DEĞİŞTİRİLMELİDİR”

“Meclis’in kürsüsüne kalkıp da çekiçlerle gelip, orada telefon kırmaya yönelmesinler. Bu etik değildir. Bu edebe, adaba terstir. Meclisin edebine de adabına da terstir ve siz bu tarz şeyleri yapa durun fakat ben diyorum ki parlamento içtüzüğü hızlıca değiştirilmelidir. Bu içtüzükle bu işler yürümez. Daha oldukca kişiler, daha ilkin olduğu şeklinde silahla da gelir orada adam öldürürler, çekiçle gelir telefon kırar, başkasının kafalarını da kırar. Bunlara eyvallah mı edeceğiz ‘Doğru mu yapıyorsunuz’ diyeceğiz. Bu milletin parlamentosu bunlara da haddini bildirmelidir. Dünyadan da ülkemizden de yapılanlardan haberi olmayanları ise hezeyanları ile baş başa bırakıyoruz.”

Milletin bu ülkede kimin elinin kanlı, kimin geçmişinin kirli, kimin yüreğinin nasırlaşmış, kimin yalan ve kara çalma çukurunda debelenip durduğunu oldukca iyi bildiğini vurgulayan Erdoğan, “Bu şekilde acılı bir günde bizi bu tarz şeyleri söylemek zorunda bırakanları kamuoyunun takdirine havale ediyorum. Maden şehitlerimize bir kez daha Tanrı’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, tedavisi devam eden kardeşlerime acil şifalar arzuluyorum. Rabb’im ülkemizi ve milletimizi her türlü kazadan, beladan, afetten korusun diyorum” sözlerini sarf etti.

Erdoğan, tüm kurum ve kurumlarının katılımıyla yürütülen 2023 bütçesinin Türkiye’ye ve millete hayırlı olmasını diledi. 2023 bütçesinin AK Parti hükümetlerinin 21’inci, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin de 5’inci bütçesi bulunduğunu aktaran Erdoğan, “Bütçemizi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla kanalıyla ülkemizi büyütme esasına dayanan iktisat programımıza uygun şekilde hazırladık” diye konuştu.

AK Parti hükümetlerinin tüm dönemlerinde bulunduğunu şeklinde bu teklifi hazırlarken de bütçe disiplininden ödün vermediklerini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Ülkemizdeki enflasyonun bütçe değil, konjonktür kaynaklı dolayısıyla çözümünün de uyguladığımız program bulunduğunun en büyük ispatı bu senenin bütçe gerçekleşmesi ve 2023 bütçe teklifidir. Eğer enflasyon bütçe kaynaklı olsaydı bugün batkı etmiş, memuruna, emeklisine maaş ödeyemeyen bir Türkiye manzarası ile karşı karşıya bulunurduk. Hamdolsun ne bugün bu şekilde bir sıkıntımız var ne de bundan sonrası için benzer bir tehditle karşı karşıyayız. Hatırlayın 1999’u, isim vermeyeceğim, günde 6 kez devlet dairelerinin elektrikleri kesilirdi. Şu anda devlet dairelerinde böyle bir durum söz mevzusu değil, artık bu tarz şeyleri aştık.”

”TÜRKİYE’NİN DOĞALGAZ SORUNU YOK”

Avrupa’nın doğalgaz temini mevzusunda yaşamış olduğu sıkıntıya değinen Erdoğan, Türkiye’nin bu şekilde bir problemi olmadığını belirtti.

Türkiye’nin doğalgazda da bir hat olacağını dile getiren Erdoğan, “Son görüşmemizde Sayın Putin ile bu aşamada aynı fikir olduk ve Rusya’dan gelen Türk gazıyla burada bir hat oluşturacağız. Kendi ifadesiyle onu da dünyaya deklare etti; ‘Avrupa, doğalgazını Türkiye’den temin edebilir’ dedi” açıklamasını yapmış oldu.

2023 bütçe teklifinde de çalışanından iş verenine, öğrencisinden emeklisine, esnafından çiftçisine, tüm kesimleri koruyacak, öteki taraftan da yatırımları kesintisiz sürdürecek bir yaklaşımı esas aldıklarına dikkati çeken Erdoğan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

“Geçtiğimiz yıl yüzde 11,4 büyüyen, bu senenin ilk yarısında da yüzde 7,5’luk gelişme oranına ulaşan Türkiye’nin önümüzdeki yıl de benzer tempoyu sürdürmesini sağlayacak bir bütçe hazırladık. İstihdamımızın 31 milyonu geçerek tarihimizin en yüksek seviyesine yetişmesi, işsizliğin tek haneli sayılara düşmesi doğru istikamette gittiğimize işaret ediyor. Bundan bir tek 15 yıl ilkin istihdam sayımızın 20 milyonun altında bulunduğunu göz önüne aldığımızda geldiğimiz seviyenin önemi daha iyi anlaşılacaktır. Ülkemizin büyümesinin kimi bölgeler şeklinde kağıt üstündeki hesaplarla değil, üretim ve istihdamla gerçekleşmesi geleceğe güvenle bakmamızı sağlıyor.”

“İHRACATIMIZIN DAHA YUKARI ÇIKMASINA İMKAN VERECEK BİR BÜTÇE HAZIRLADIK”

Küresel ekonomik krizin ve giderek artan resesyonun Türkiye’nin önüne çıkartacağı sıkıntıların bilincinde bulunduğunu belirten Erdoğan,”Hatta kimi sektörlerde bunun etkilerini görmeye de başladık sadece ülkemizin ve milletimizin dinamizmi öylesine büyük ki herhangi bir yerdeki kaybı öteki bir yerden hızlıca telafi edebiliyoruz. Gerçek sektörü bu doğrultuda daha çok destekleyecek, daha oldukca üretip daha oldukca istihdam etmesini sağlayacak, artık 250 milyar doları aşmış olan ihracatımızı daha yukarı çıkmasına olanak verecek bir bütçe hazırladık” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, “Turizmde 50 milyon turiste ve 40 milyar dolar gezim gelirine doğru giden verimli bir sürem geçiriyoruz, bunu daha da ileri taşıyacak hazırlıkların içindeyiz” dedi.

”REFAH KAYBINI TELAFİ ETMEKTE KARARLIYIZ”

Bütçe açığını küresel salgın ve harp şartlarının getirmiş olduğu zorluklara karşın yüzde 3,5 hedefinin altında tutabileceklerini özetleyen Erdoğan, şu şekilde devam etti:

“Geçtiğimiz yıl sonuna doğru döviz kuru üstünden ekonomimize kurulan tuzağı aldığımız tedbirlerle bozmuştuk. Ayrıca yükselen enflasyon sebebiyle bilhassa durağan(durgun) gelirli yurttaşlarımızın yaşamış olduğu refah kaybını telafi etmekte kararlıyız. Ocak ve temmuz ayında yaptığımız iyileştirmelerle bu mevzuda mesafe katettik, şimdi önümüzdeki yılbaşında yeni bütçemizle beraber daha ileri adımlar atarak telafi sözümüzü yerine getirmeyi sürdüreceğiz.”

“HER ŞEYİN BAŞI EĞİTİM”

Enerji girdilerindeki yüksek artışları vatandaşlara minimum düzeyde yansıtmak için oldukca büyük fedakarlık yaptıklarına dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bütçemize gelecek yıl da bu fedakarlığı devam ettirebilmemizi sağlayacak kafi deposu ayırdık. Bu genel yaklaşımların arkasından 2023 bütçesi ile ilgili bazı temel sayıları da paylaşmak isterim. Bütçemizin harcama kalemleri 4 trilyon 470 milyar lira, gelirleri 3 trilyon 810 milyar lira olarak öngörülmüştür. Bütçe açığımızı, geçen yıl olduğu şeklinde gene ulusal gelirin yüzde 3,5 düzeyinde tutmayı hedefliyoruz. Bugüne dek yaptığımız tüm bütçeler şeklinde 2023’te de aslan payını eğitime ayırdık. Her şeyin başı eğitim. Hükümete geldiğimiz 2002 senesinde 10,3 milyar lira olan eğitim bütçesine 2023’te ayırdığımız hisse 58 kat artışla ortalama 650 milyar lira olarak belirlendi. Biz eğitim ve öğretime bu denli büyük ehemmiyet veriyoruz. Bunlar söz değil, kayıtlarla güvence altına alınan bir gerçek zira ne var ise eğitim-öğretimde var. Biz yeni nesli inşallah bu şekilde yetiştireceğiz.”

Toplumsal devlet ilkesini güçlendirmeye 2023 bütçesinde de devam ettiklerini aktaran Erdoğan, “Milletimizin her bir ferdinin ülkenin imkanlarından hakkını alabilmesi için göreve geldiğimiz süre 2 milyar lira olan toplumsal yardım bütçemizi önümüzdeki yıl 258 milyar liraya çıkardık. Yerel idarelerimizin şehirlerimize daha iyi hizmet verebilmeleri için 401 milyar lira kaynak ayırıyoruz” bilgisini verdi.

Erdoğan, “Dünyada ve bölgemizde giderek artan güvenlik tehditlerine karşı müdafa bütçemizi de 469 milyar lirayla oldukça yüksek bir seviyeye çıkartıyoruz” diye konuştu.

Yatırımı, istihdamı, üretimi, ihracatı teşvik için gerçek sektöre sağlayacakları desteklere 145 milyar liradan fazla kaynak tahsis edeceklerini kaydeden Erdoğan, çiftçileri, üreticileri, 143 milyar liralık bir kaynakla desteklemeyi sürdüreceklerini söylemiş oldu.

Dünya Ziraatçi Hanımefendiler Günü dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde hanım çiftçilerle bir araya geldiklerini özetleyen Erdoğan, “Maşallah hepsi de taşı sıksa suyunu çıkartır. Öyleki inanmış. Fakat ben buradan, kusura bakmasınlar, dost acı söyler, gerçeği söyler, beylere diyorum ki; hanımlarınızı tarlaya, kendinizi de kahveye sürmeyin. Birlikte olacaksınız. Eşinizi tarlada yalnız bırakmayacaksınız.” ifadesini kullandı.

Her kesime, her alana 2023 hedeflerine uygun kaynakları ayırdıkları bir bütçe hazırladıklarını dile getiren Erdoğan, TBMM’nin komisyonlarındaki ve Genel Kurulundaki müzakerelerin arkasından bu bütçeyi milletin hizmetine sunacaklarını aktardı.

Bütçenin hayırlı olmasını temenni eden Erdoğan, milletvekillerine bütçe maratonunda başarılar diledi.

DEZENFORMASYON YASASI

”Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişim Yapılmasına Dair Kanun”a ilişkin Erdoğan, “Türkiye Büyük Millet Meclisimiz geçtiğimiz hafta zamanı öneme haiz olduğuna inandığım bir kanunu kabul etti, ikimiz de onaylayıp yürürlüğe soktuk. Kamuoyunda toplumsal medya düzenlemesi olarak malum bu Kanun, gelişmiş ülkeler başta olmak suretiyle dünyanın pek oldukca yerinde aslına bakarsan vardır ve uygulanmaktadır. Ülkemizi birazcık gecikmeyle de olsa bu düzenlemeye kavuşturduğu için Meclisimize teşekkür ediyorum” açıklamasında bulunmuş oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın değişik yerlerinde dezenformasyonla mücadeleye yönelik yasal düzenlemelerin ve yaptırımların yer almış olduğu bir video klip izletti.

”BU KANUN ACİL BİR İHTİYAÇTI, GECİKTİRİLEMEZDİ”

Bu kanunun keyfe üzüntü bir düzenleme olmadığını, daha çok geciktirilmesi mümkün olmayan acil bir gereksinim bulunduğunu vurgulayan Erdoğan, şu şekilde devam etti:

“Her iyi, güzel, doğru şey şeklinde bu düzenlemeye de karşı çıkanlar var. Başta ana karşıcılık, buna da karşı çıktı. Bundan dolayı işlerine gelmiyor. Bizim hedefimiz; fiziki alanda olduğu şeklinde toplumsal medya mecralarında da ülkemizin ve yurttaşlarımızın güvenliklerini ve huzurlarını temin etmektir. Yürütmenin temsilcisi Cumhurbaşkanı ve yasama organı Meclisin üyeleri olarak bizlere düşen bu görevi yerine getirdiğimiz için adeta ağızlarından köpükler saçarak höykürenler, toplumsal medya mecralarındaki kaostan ve linç kültüründen beslenenlerdir. Her yaştan her kesimden insanımızı toplumsal medya mecralarındaki kokuşmuşluğa, yalana, iftiraya, şantaja, envai çeşit tehdit ve tehlikelere karşı korumak için kimseden izin alacak değiliz. ABD’da, Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de benzerleri aslına bakarsan mevcud bir düzenlemeyi Türkiye’ye oldukca gören zihniyet, açık söylüyorum ya müstemleke zihniyetidir ya beşinci kol elemanıdır. Hani işlerine vardığında dünyanın büyük üniversitelerinin araştırmalarına atıfta bulunuyorlar ya şimdi ikimiz de şu şekilde bir emek vermeden örnek verelim, bakalım saygınlık edecekler mi Oxford Üniversitesi tarafınca hazırlanan dijital haber raporunda, Türkiye’nin dünyada en oldukca dezenformasyona maruz kalan ülkesi olduğu belirtiliyor.”

Bilimsel verilerle de teyit edilen bu şekilde bir tehdit karşısında vatandaşı savunmasız bırakamayacaklarına dikkati çeken Erdoğan, “Ülkemizin her türlü çıkarını milletimizin her türlü kıymetini, insanımızın her türlü mahremini hedef alan yalan ve kara çalma kampanyaları da bir çeşit terör saldırısıdır. Devamlı yalanla yatıp kalktıkları için gerçekle, gerçek hayatla, gerçek insanla ilişkisi kopmuş olanların bu tarz şeyleri anlaması elbet mümkün değil. Talebe, gazeteci, demokrasi savunucusu diye milletin karşısına çıkardıkları ya eli silahlı terörist ya darbeci ya kriminal suçlu çıkan bir anlayış elbet hakikat ışığının güçlenmesini istemez” görüşünü paylaştı.

“Milletin her bir kesimi şeklinde ulusal iradenin temsilcisi Meclise, onun başkanına, milletvekillerine hakaret edecek kadar kendini kaybedenlerin derdi özgürlük de olması imkansız, demokrasi de olması imkansız, hukuk da olması imkansız” ifadesini kullanan Erdoğan, “Bunların tek karın ağrısı tepe tepe kullandıkları bir çöplüğü ıslah edecek adımların atılmaya başlanmasıdır” dedi.

“BU DÜZENLEMEYE KARŞI ÇIKANLARIN HAKLARINI, HUKUKLARINI KORUMAK DA BİZİM GÖREVİMİZ”

Milletin her bir ferdinin bu düzenlemenin önemini anladığını ve desteklediğini bildiklerini kaydeden Erdoğan, “Hukukun sokakta evde, iş yerinde olduğu şeklinde toplumsal medya mecralarında da geçerli olması, her insanın, her ferdin, her kurumun menfaatinedir. Bu düzenlemeye karşı çıkanların haklarını, hukuklarını, haysiyetlerini korumak da bizim görevimizdir” değerlendirmesinde bulunmuş oldu.

Demokrasiyi güçlendirmenin yolunun buradan geçtiğine inandığını dile getiren Erdoğan, “Artık insanlarımız inşallah tüm kontakt araçlarını daha güvenle, daha huzurla kullanma olanağına kavuşacaktır. Toplumsal medya düzenlemesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını arzuluyorum” diye konuştu.

Türkiye’nin her meselesinin bir halde, bigün, bir yöntemle çözüleceğini söyleyen Erdoğan, “Fakat Kemal Kılıçdaroğlu’nun en mühim temsilcisi ve aktörü olduğu karşıcılık problemi çözülür mü işte onu bilemiyorum. Aslına bakarsak demokraside muhalefetin de minimum iktidar kadar mühim olduğu gerçeğinden hareketle bunu samimiyetle istiyoruz. Lakin karşımızda öylesine karikatür bir tip ve onun peşine takılıp giden garip bir karşıcılık katarı var ki; umutlarımızı hep başka baharlara, başka seçimlere ertelemek mecburiyetinde kalıyoruz” ifadesini kullandı.

KILIÇDAROĞLU’NUN ABD ZİYARETİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapmış olduğu konuşmada, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçime aylar kalmış olduğu bir dönemde ABD’ye gittiğini anımsattı. “ABD gezisinin medyaya yansıyan kısımlarındaki ülkeye ve millete hiçbir hayrı dokunmayan görüntüleri değerlendirme gereği dahi duymuyorum” diyen Erdoğan, “Benzin istasyonuna girmiş, orada hamburgerci varmış ve bu hamburgerciye takılmış ve 8 saat orada geçmiş. Bu görüntüleri vermek için ta oralara kadar gitmeye gerek yoktu. Vatanımızda de benzer fotoğraflar pek ala verilebilirdi. Burada da bir benzin istasyonuna takılabilirdi. Orada da restoranlar var. Orada bu işi halledebilirdi” şeklinde konuştu.

Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretinin bir de bilinmeyen tarafları, karanlık tarafı bulunduğunu ifade eden Erdoğan, “O şaibeli kısmının hesabını sormak, bu zatı ABD’ya gönderen partisine düşer. Gene bu zatın ABD’de görüştüğü FETÖ iltisaklı şahıs ve kurumlarla ilgili bir muhasebeyi yapmak da 6’lı masadaki ortaklarının görevidir diye düşünüyorum” dedi.

“DAVAYI AVUKATLARIM AÇACAKLAR”

Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretinde vermediği görüntüler de bulunduğunu belirten Erdoğan, şu şekilde konuştu:

“Doğal, bir de vermediği görüntüler var. Düşünebiliyor musunuz, New York’a kadar gideceksin TURKEN Vakfı’nın yurt inşaatının önünde hezeyanlar savururken, derhal yakınındaki ülkemizin gurur abidesi olan Türkevi’ni ziyaret etme ihtiyacı duymayacaksın. Sen iyi mi bu ülkenin ana muhalefetisin? Niye? Yapması imkansız. Bundan dolayı oradaki Türkevi’ne gittiği anda, Türkevi onun tüm fiyakasını siler süpürür, atar. TURKEN Foundation’ın oradaki yaptırdığı binayla ilgili benim çocuklarıma söz atıyor. Benim çocuklarım o binayı yaptırmışlar, oğlum yaptırmış filan. Attığın tüm bu yalanlarda, açtığım davların hepsini de kazandım, kazanıyorum. Bununla ilgili de davayı avukatlarım açacaklar. İnanıyorum ki buradan da gene inşallah bir şeyler gelecek. Bundan dolayı yalan. Orada böyle bir durum yok. Akşam yalan, sabah yalan. Yaşamın bu şekilde.”

”TÜRKİYE’NİN HAYRINA OLAN HER GÖRÜŞMEDEN UZAK DURMUŞTUR”

Kılıçdaroğlu’nun ziyaretinde büyükelçiliğin de yer almadığına dikkati çeken Erdoğan, şu değerlendirmede bulunmuş oldu:

“Bir başka ifadeyle bu zat ABD’de Türkiye’yi temsil eden her yerden,Türkiye’nin hayrına ve menfaatine olan her görüşmeden uzak durmuştur. Zevahiri kurtarma kabilinden gerçekleştirdiği, birkaç alt düzeyli ziyareti saymazsak, tek yapmış olduğu iş kapalı kapılar ardında şaibeli kurumlar ve kişilerle bir araya gelmektir. Bu zatın, tamamı yalan, tamamı yanlış, tamamı bühtan olan hezeyanlarını devamlı yine etmekle neyi amaçladığını doğrusu bilemiyoruz. Eğer politika yapmaktan anladığı bu ise hem kendisine yazık hem partisine yazık hem ülkeye yazık. Ülke yönetimine iktidar, meşruiyet, egemenlik şeklinde kavramlar çerçevesinde talip olarak millete hizmet etme aracı olan siyasetin böylesine kirletilmesine gönlümüz razı gelmiyor. Gençlerimiz, bu zatın yapmış olduğu işe ve sergilediği üsluba bakarak, sakın ola ülkeye ve millete hizmet yolunda siyasetten uzak kalmasınlar. Siyasetin ne işe yaradığını görmek istiyorlarsa bizim 20 senedir yaptığımız işlere baksınlar. Bizim yaptığımız, yaratı ve hizmet siyaseti.”

KILIÇDAROĞLU’NA ÇAĞRI: HODRİ MEYDAN, SEÇİMLERDE ÇIK KARŞIMIZA

Yapıt ve hizmet siyasetinin, 2023’te bir kez daha yalan ve kara çalma siyasetine galebe çalacağını dile getiren Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na şu çağrıyı yapmış oldu:

“Madem kendine bu kadar güveniyorsun, madem politika tarzının doğruluğundan bu kadar eminsin, madem ülkenin ve milletin geleceğinde mesuliyet almak istiyorsan, öyleyse meydan okuyorum. Gücün yetiyorsa, yüreğin var ise, kendi özgür iradenle hareket edebiliyorsan seçimlerde çık karşımıza, birikimlerimizi, vizyonlarımızı, programlarımızı, projelerimizi, heyecanlarımızı yarıştıralım. Bırakalım sonucu milletimiz versin. Yok eğer aday olmak istiyor fakat birilerinin şantajına, baskısına, telkinine, tehdidine maruz kalmış olarak bunu duyuru edemiyorsan da korkma. AK Parti’nin vatanımızda 20 yılda sağlamış olduğu refah, hakkaniyet, hak, hukuk, özgürlük iklimi, her bir vatandaşımız şeklinde senin de en büyük güvencendir. Hayallerinle arana engel koyanlar kimlerse söyle, onlara karşı omuz omuza beraber savaşım edelim. Gerekiyorsa altılı masadaki görünen ortaklarını da masanın altındaki ve kapının gerisindeki görünmeyen ortaklarını da beraber ikna edelim.”

“DAHA ORTADA CUMHURBAŞKANI ADAYLARI YOK”

Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayını açıklamadığına işaret eden Erdoğan, şunları söylemiş oldu:

“Şu hale bakar mısınız? Sorsanız Türkiye’yi yönetmeye talipler fakat seçim evveliyatına neredeyse 7 ay kalmış, daha ortada cumhurbaşkanı adayları yok. Bugün bir aday belirlemeyi dahi beceremeyenlerin, yarın dünya siyasetinin kurtlar sofrasında ülkemizin ve milletimizin haklarını, çıkarlarını, geleceğini iyi mi temsil edeceklerini doğrusu merak ediyoruz. Bugün ‘Adayımız şu isimdir.’ deme iradesini gösteremeyenlerin, her birinin ardında küresel güçlerin olduğu terör örgütlerinin tepesini ezme kararlılığını iyi mi sergileyebileceklerini doğrusu merak ediyoruz. Bugün cumhurbaşkanı adayını izahat cesaretini sergileyemeyenlerin, küresel ekonomik krizin giderek daha da sertleşecek fırtınasından ülkemizi iyi mi sağ salim çıkartacaklarını doğrusu merak ediyoruz.

Kürsüye çıkıyor, ‘Ya benimle olun, ya önümden çekilin’ diyor, efeleniyor. Milletin huzuruna çıkıp açıkça ‘Cumhurbaşkanı adayıyım’ deme delikanlılığını gösteremeyenlerin, ülkenin hangi meselesinin çözümünde devrimci bir yaklaşımla düzeltim yapabileceğini doğrusu merak ediyoruz. Bay Kemal, senin iyi mi bir devrimci bulunduğunu bilmiyorum fakat ben tutucu bir devrimciyim. Esasen buradaki ‘Merak ediyoruz’ ifadesini sözün gelişi kullanıyoruz. Bunlarda o şekilde bir dert de o şekilde bir niyet de o şekilde bir hazırlık da o şekilde bir çaba da olmadığını oturuşlarından, kalkışlarından, ağızlarının çalımından, her an kaçmaya hazır ürkek ceylan tavırlarından aslına bakarsan anlıyoruz.”

“DARBECİ DAMARLARLA MÜCADELE YÜREK İSTER”

Türkiye’de halen fırsat bulmuş olduğu her yerden kafasını çıkaran vesayetle mücadelenin yürek istediğini vurgulayan Erdoğan, “Türkiye’de ucunu bıraksak kısa sürede tekrardan sökün edecek darbeci, cuntacı damarlarla savaşım yürek ister. Türkiye’de küresel siyasal ve ekonomik güçlerin milletin iliğini sömürmek için kurmuş oldukları tezgahları bozmak yürek ister. Türkiye’de gerektiğinde akıntıya karşı kürek çekerek ülkeyi büyütmek, istikrarı sürdürmek, milletin işini ve aşını garantiye almak, sınırlarımızın ötesine taşıdığımız güvenlik çizgisini korumak bir tek yürek değil, bununla beraber azim ister, sebat ister, kabiliyet ister, fedakarlık ister. Bu da sadece Cumhur İttifakı’nda var” dedi.

Sözlerini sürdüren Erdoğan, şunları kaydetti:

“Biz maalesef Kılıçdaroğlu başta olmak suretiyle karşıcılık cenahında bu vasıflara haiz, milletin kendisine huzur-u kalple ülkeyi teslim edeceği bir isim, bir aday, bir profil göremiyoruz. Daha kendi adaylığını yada adayını izahat dirayetinden yoksun olana, bu millet asla saygınlık göstermez. Bunun için biz kimin ne yaptığına, kimin ne söylediğine bakmadan, tüm vaktimizi ve enerjimizi ülkemize yaratı kazandırmak, milletimize hizmet etmek için kullanmayı sürdüreceğiz. ‘Niyet hayır, akıbet hayır.’ diyerek 2023 seçimlerine kadar hep beraber emek harcamayı sürdürecek, inşallah milletimizin desteğini bir kez daha alarak ‘Türkiye yüzyılı’nı inşa ederek ülkemizi 2053’e hazırlayacağız.”

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, MEHMET ALİ ÇELEBİ’YE ROZETİNİ TAKTI

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partililere hitabından ilkin, geçen hafta partisine katılan İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’ye rozet taktı.





Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan, Kılıçdaroğlu'na 'aday ol' çağrısı - 1



Kürsüye gelmiş olarak bir konuşma icra eden AK Parti İzmir Milletvekili Çelebi, “Ilk olarak Tanrı utandırmasın. Niçin buradayım? Sayın Cumhurbaşkanım, siz canınızla, ben özgürlüğümle, milletimiz bağımsızlığıyla tehdit edildi. Siz 15 Temmuz gecesi direnmeseydiniz, bugün ben, kumpaslarda yargılanan komutanlarımız, kardeşlerimiz ve Türkiye’nin önde gelen binlerce adı o gece aileleriyle beraber katledilmişti. Bugün hiçbirimiz hayatta değildik. Daha da önemlisi milletimiz bağımsızlığını yitirmişti. İşte bundan dolayı bu millete cellat olan FETÖ zombi teşkilatına karşı mücadelenizde yanınızdayım” diye konuştu.

Asker kökenli bir milletvekili bulunduğunu söyleyen Çelebi, “Vücudum vatan toprağından, nefesim vatan havasındandır. 1 milyona yakın asker, polis, korucu tabanca dostum görevinin başlangıcında. Ben bununla beraber onların onurunu koruyorum” ifadesini kullandı.

Birçok dönem arkadaşının şehit düştüğünü belirten Çelebi, şunları kaydetti:

“40 bine yakın vatan evladı toprağa düştü. Kahraman Türk askerleri adına bu millete cellat olan hain PKK/PYD terör örgütüne karşı mücadelenizde yanınızdayım. Temel gerekçem şu: Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı’ndan sonraki en ciddi ve oldukca cepheli bir egemenlik mücadelesi vermektedir. Mavi Vatan’dan Libya’ya, Suriye’den Irak’a, Azerbaycan’dan Yunanistan’a tüm bu cephelerde mücadelemiz akamete uğramadan devam etmelidir. Bu yüzden ben de bir Mustafa Kemal Atatürk askeri, Kuva-yi Milliye neferi olarak ‘Türkiye Yüzyılı’ mücadelesinde yanınızdayım. Mücadelemiz, dirayetimiz, direncimiz, inancımız, mensubiyetinden onur duyduğumuz Türk milletinin varoluş gayesine hizmet, Türkiye Cumhuriyeti’nin devamlılığına sonuna kadar destektir.”






NTV’yi toplumsal medyadan takip edin