Son dakika haberi: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TRT canlı yayınında açıklamalar yapmış oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ATA İttifakı cumhurbaşkanı talibi Sinan Oğan’ın ikinci tur seçiminde kendisini ve Cumhur İttifakı’nı destekleyeceğini açıklamasına ilişkin suali cevapladı.
“ARAMIZDA PAZARLIK OLMADI”
Geçen hafta Sinan Oğan ile görüştüğü anımsatılan Erdoğan, “Pozitif yönde bir görüşme yapmıştık. Bugün de kendisi bizi ve Cumhur İttifakı’nı destekleyeceğini beyan etti. Kendisine şahsım, tüm yol dostlarım adına teşekkür ediyorum. Sinan Bey bizim terörle savaşım, Türk dünyasıyla ilişkiler başta olmak suretiyle, vatanımızın bekasıyla ilgili net tavrımızı oldukça oldukça iyi biliyor. Bu mevzularda en minik bir tavizimiz yoktur, olmamıştır, olması imkansız da. Kendisinin dile getirmiş olduğu bazı hususları da biz açıklığa kavuşturduk.” diye konuştu.
Erdoğan, bu güç birliğinin ülkenin ve milletin faydasına olacağına inandığını belirterek, şöyleki devam etti:
“Ve oldukça açık bir gerçek, kendilerinin de üstünde birazcık durduğu bu sığınmacılar, sığınmacılar mevzusu, vesaire… Bu mevzuda da biliyorsunuz ki Suriye’nin kuzeyindeki briket evlerden adım atmak suretiyle, şu ana kadar 450 bin sığınmacı aslına bakarsan yeniden yurtlarına döndü fakat şu andaki hedefte 1 milyon mültecinin daha yapılacak yeni konutlarla oralara döneceğine yönelik planımız var. Bu da süre içinde gerçekleşecek. Doğal kendisinin de ifade etmiş olduğu şeklinde bir itimat ortamı içinde bunların ülkelerine dönüşünü de sağlama gayreti içinde olacağız. Doğal burada mutabık kaldığımız en mühim konulardan bir tanesi de Anayasamızın değişmezleri. 66. madde ki bunlar aslına bakarsan bizim asla ve kata üstünde herhangi bir sıkıntımızın olmadığı mevzular, kırmızı çizgilerimiz. Dolayısıyla da bunlarda da mutabık kalıyoruz. Ve bir öteki mevzu Türk Devletleri Teşkilatı ki bu mevzuda da başta İlham Aliyev kardeşim olmak suretiyle Türk devletleriyle biliyorsunuz ki burada yaptığımız toplantımız vardı. Aynı şekilde Türk devletlerinde yaptığımız toplantılar oldu. Bunlar da bizim gene Türk dünyasıyla olan hassasiyetimizin en güzel örnekleridir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sinan Oğan’ın cumhurbaşkanı yardımcılığı ya da bakanlık şeklinde bir talebi oldu mu?” sorusuna yanıt vererek, Oğan ile bu tür bir pazarlık yapmadıklarını açıkladı.
Muhalefetin yada muhalif yapıların bu tür mevzularda spekülatif bazı arayışların içine girdiğine dikkati çeken Erdoğan, “Sinan Bey ile aramızda bir pazarlık kesinlikle olmadı. Bu şekilde bir talep kesinlikle söz mevzusu olmadığı şeklinde tüm sorun bugünkü metinde olduğu şeklinde şu demek oluyor ki bir Afet Bakanlığının kurulması şeklinde bir tespiti var şundan dolayı bizde şimdi doğal AFAD var da fakat bu bir bakanlık boyutunda değil. Şu demek oluyor ki bunu bakanlık boyutuna çıkarmak şeklinde bu metinde de yer edinen bu şekilde bir durum söz mevzusu. Şu demek oluyor ki bunlar üstünde düşünülebilecek mevzular. Bunlar birer ilke olarak hep üstünde durulabilir. Şu demek oluyor ki bu bir AFAD olarak değil de bir bakanlık olarak da yarın bigün gündeme gelebilir.” ifadelerini kullandı.
“BİR PLANLAMA VE YOL HARİTASI ÇIKARILABİLİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sığınmacıların geri dönmesiyle ilgili bir takvimlendirme söz mevzusu mu?” sorusunu “Şu an itibarıyla doğal derdimiz bir an ilkin bu pazar gününü atlatmak. Atlattıktan sonrasında da bu mevzuyla ilgili, sığınmacılar noktasında bir planlama ve yol haritası çıkarılabilir. Ne kadar zamanda bunların dönüşü sağlanabilir? Biliyorsunuz ki bizim ‘dörtlü’ olarak da Moskova’da meydana getirilen bazı emekler var. Rusya, Türkiye, Suriye, İran, emek verme devam ediyor şu demek oluyor ki bu emekler çerçevesi içinde bunlar da aslına bakarsan gündeme alınabilir ve ne kadar kısa zamanda bu mültecileri kendi ülkelerine döndürürüz, bunun adımlarını da atarız.” diyerek yanıtladı.
CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı talibi Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’de 10 milyon mültecinin varlığından söz etmiş olduğu, buna ek olarak 10 milyon mültecinin daha Türkiye’ye geleceğine ilişkin konuşmasının hatırlatılması üstüne Erdoğan, şunları belirtti:
“Bu Kılıçdaroğlu’nun maalesef devamlı yalan üstüne bina edilmiş bir anlayışı var. Şu demek oluyor ki yalanı tanımlamak istiyorsanız Kılıçdaroğlu’na bakmanız lazım, yaşamı yalan. Şu demek oluyor ki buna deseniz ki o 10 milyonu neye dayanarak söylüyorsun? Söyleyeceği hiçbir şey yok. Bunların tüm belgeleri, belgeleri bizde. Şu demek oluyor ki nefret söylemleriyle günü kurtarmaya çalışıyor. Sorsan ‘Toplumsal demokratız.’ der fakat bir haftada Nazi Almanyası’ndaki nasyonal sosyalistlerden hiçbir farkları kalmadı. Bunların tamamı rövanşist. Bu zihniyetin ürünü olan söylemler, bunlarla geçiniyor. Türkiye’nin hiçbir meselesi fevri adımlarla çözülmez. Ve tüm vatandaşlarım müsterih olsun. Sınırlarımız son olarak teknolojilerle donatılmış vaziyette. Türkiye’nin sınırları asla olmadığı kadar güvendedir. Ve buralardan ödün vermemiz mümkün değil. İkinci bir mevzu, biz başından beri sığınmacıların güvenli ve gönüllü geri dönüşlerini aslına bakarsan destekliyoruz. Şimdiye kadar 560 bine yakın sığınmacı terörden arındırılan bölgelere döndü. Suriye’den terör örgütleri temizlendikçe bu sayı daha da artacak. Bununla ilgili bir başka adım, Suriye rejiminin temsilcilerinin de olduğu malum bu azca ilkin söylediğim dörtlü diyalog sürecidir. Bu devam ediyor. Kısa süre ilkin bakanlar seviyesinde görüşmeler oldu. Burada da oldukça pozitif sinyaller alıyoruz.”
Erdoğan, öteki bir çalışmalarının da sivil cemiyet müesseselerinin ve kardeş ülkelerin desteğiyle meydana getirilen briket evler bulunduğunu söylemiş oldu.
İlk etapta bir milyon, kim bilir daha çok mültecinin kendi topraklarına dönmeleri için bu projeleri de yürüttüklerine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bu mevzuda hem devlet hem STK’ler el ele bu projeleri yürütüyor. Konutlar bittiğinde bu insanoğlu da kendi topraklarına inanıyorum ki gönüllü olarak döneceklerdir. Fakat CHP Genel Başkanı’nın söylediği şeklinde Suriye’nin kuzeyinde askeri çekerseniz hem Türkiye güvende olmaz hem de göçler daha da artar. Kilis’e, Hatay’a, Urfa’ya ve öteki sınır şehirlerimize yeniden roketler düşmeye adım atar. Terör örgütlerinden kaçan insanoğlu sınırlarımıza yeniden akın eder. Kılıçdaroğlu’nun esas yapmak istediği, Türkiye bir Boraltan Köprüsü utancını yaşasın istiyor. Hani, ‘Bizi Ruslar öldürmesin, Ermeniler öldürmesin, siz öldürün.’ demişlerdi ya. Şimdi de benzer bir şeyi, CHP’nin çaldırmış olduğu bu kara lekeyi biz on seneler sonrasında Karabağ’ın kurtuluşuyla sadece temizledik. Ve milletimiz tekrar benzer vicdansızlıklara izin vermeyecektir. Sığınmacılar üstünden saçılan düşmanlık tohumları tutmayacaktır. Biz, bu meselede başından beri insani, İslami ve vicdani duruş sergiledik. Bundan sonrasında milletimize yakışanı yapacağız, Türkiye’ye yakışan her neyse biz bunu yapmalıyız. Şu demek oluyor ki bir Alman kalkıp da Suriyeliyi alıyorsa, ABD alıyorsa biz benzer bir şeyi seçerek güvende niye yapmayalım?”
“KILIÇDAROĞLU’NUN KARAKTERİNİN NE OLDUĞUNU MİLLİYETÇİ KANAT GAYET İYİ BİLİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sinan Oğan’ın kendisine ve Cumhur İttifakı’na desteğini açıklamasının arkasından muhalif kesimlerce eleştirilmesine ilişkin, “Bu, bizim beklentimizdi. Şu demek oluyor ki Sinan Bey’e karşı, muhalif kesimin bu tür linç kampanyalarının içine girecekleri beklentimizdi. Ve beklentimiz aynen gerçekleşme etti. Doğal bunun haricinde değişik bazı ağızlar da çıkabilir. Onlar da aynı şeyleri yapabilir fakat Sinan Bey duruşuyla, bugünkü açıklamasıyla aslına bakarsan tavrını ortaya tam manasıyla koymuş vaziyette. Temennim odur ki inşallah 28’indeki milletimin teveccühü, milletimin duruşu, Sinan Bey’in de duruşuyla bütünleşerek ihtiyaç duyulan yanıt, ihtiyaç duyulan mercilere, bölgelere verilecektir. Doğal linç kültürü ne yazık ki CHP’nin ruhuna işlemiş durumda. Nefret söylemiyle malul bir yapı var karşımızda. Biz bilhassa ‘sevgi kültürü’ hakim olsun istiyoruz fakat CHP’de bu şekilde bir anlayış maalesef söz mevzusu değil.” şeklinde konuştu.
Erdoğan, Millet İttifakı’nın 14 Mayıs seçimleri sürecindeki kampanyalarında “kalp ve sevgi” işaretleri kullandığının hatırlatılması üstüne “(Kılıçdaroğlu’nun sözleri) Şu ifadelerle bunu bırakmış gibiler. O şekilde parmaklarla kalp işareti yapmak işi bitirmiyor.” dedi.
“(Kılıçdaroğlu) Bir söylem değişikliğine gittiğini ve ‘milliyetçi’ bir söylem içinde girdiğini görüyoruz. Sizce milliyetçi seçmende bir karşılık bulur mu?” sorusunu cevaplayan Erdoğan, şöyleki devam etti:
“Bay bay Kemal’in bu tür yaklaşımları falan tutmaz şundan dolayı hepimiz istikametini belirlemiş durumda. Bu istikametle de 28’ine yürüyor. Ve Kılıçdaroğlu’nun karakterinin, yapısının ne işe yaradığını milliyetçi kanat oldukça iyi biliyor. Dolayısıyla da ‘Kırk senelik kani, olur mu şu demek oluyor ki’ misali bu değişmez. Dolayısıyla da kararını veren milliyetçi kesim bu atılacak adımları da atacaktır. Millet, terör örgütlerinin uzantılarıyla yol yürüyenlere sandıkta dersini verdi birinci turda. Şimdi şu demek oluyor ki Kılıçdaroğlu bir taraftan Kandil’le bağlantı halinde olacak, onlarla birlikte video kasetler hazırlayacak. Bir öteki taraftan ‘Selo’yu (Selahattin Demirtaş) çıkarmak istiyorsanız oyunuzu bizlere vereceksiniz.’ diyecek. Şimdi bunu diyen Kılıçdaroğlu, Diyarbakır’da 51 vatandaşımızın, Kürt vatandaşımızın ölümüne yol açan değil mi? O niçin oldu? Ve arkasından ‘Eğer Selo’yu çıkarmak istiyorsanız oyunuzu bizlere vereceksiniz.’ Bu bizim konvansiyonel medyanın hepsinde gösterildi. Hepimiz bu tarz şeyleri izledi, görmüş oldu, biliyor. Şu demek oluyor ki dağdaki teröristlerden hapistekine, Avrupa’dakilerden firari FETÖ’cülere kadar ne kadar ülke ve millet düşmanı var ise CHP Genel Başkanı’na oy istediler. Meydana getirilen bu skandal açıklamalara dair 14 Mayıs’tan ilkin tek kelam etmediler. Hatta meydan meydan dolaşıp cezaevlerini boşaltacaklarının sözlerini verdiler. Gerek Kılıçdaroğlu gerek yandaşları tüm bu tarz şeyleri yaptılar. Hatta hatta eli kanlı caniler için dillerinden ‘sayın’lar, ‘bey’ler asla noksan olmadı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Van’da yapmış olduğu konuşmada, oradaki tüm dinleyenler ne diyordu? ‘Kan, kan, kan, intikam, intikam.’ Bu tarz şeyleri izledik, bu tarz şeyleri kimin karşısında söylediler? Ha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, belediye başkanlığında oldukça başarıya ulaşmış ve buradan bırakıyor belediyedeki görevini, değişik illere gidiyor. Van’da da aynen bu tabloyu orada yaşadık. Ve tamamıyla terör örgütünün işaretleriyle, selamlamaları ve bu tarz şeyleri gördük. Milletim bu maskeli baloya sandıkta ‘Dur’ dedi. İnşallah benim milletim bu oyuna gelmeyecek ve iki turda da gereğini yapmış olacaktır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Mayıs öncesinde eli kanlı teröristleri “çiçek” ve “çocuk” olarak gören Kılıçdaroğlu’nun seçim ikinci tura kalınca birden milliyetçiliğin önemini anladığını sadece milletin buna kanmayacağını söylemiş oldu.
Gazeteci Abdulkadir Selvi’nin “Birinci turda Kandil ve HDP, Sayın (Kemal) Kılıçdaroğlu’nu destekledi. İkinci turda da hem Kandil hem HDP destekleme sonucu aldıklarını duyuru ettiler fakat Kılıçdaroğlu ikinci turda süratli bir halde Türk milliyetçiliğine döndü. Türk halkını ikna edebilir mi bu tavrıyla? Halkımız bunu samimi bulur mu?” sorusu üstüne Erdoğan, “Şu demek oluyor ki bunlar yalan olduğu şeklinde takiyede de bir numara, bilgisizliğin her türlüsü bunlarda var. CHP Genel Başkanı’nın çıkarı için istismar etmeyeceği, koltuğunu korumak için kullanmayacağı hiçbir kıymet, ilke olmadığını aslına bakarsan gördük.” ifadelerini kullandı.
Milliyetçilerin adresinin belli bulunduğunu, bunun da Cumhur İttifakı bulunduğunu belirten Erdoğan, “Buna yeni adımla Sinan Bey (Oğan) de aynı şekilde iştirak etmiştir. Yerli ve ulusal bir duruş, bir çıkışla güçlenerek ikinci tura inşallah gireceğiz.” diye konuştu.
Selvi’nin “Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da sizin Öcalan’ı özgür bırakmak istediğinizi hatta bu mevzuda üç kez girişimde bulunduğunuzu söylemiş oldu. İletişim Başkanılığının Dezenformasyonla Savaşım Birimi derhal yalanlamasına karşın o iddiasını sürdürüyor. Sizin bu şekilde bir çabanız oldu mu” sorusuna Erdoğan “Şimdi Kılıçdaroğlu peşine taktıklarında da akıl ve izan bırakmadı. Yalancılık huyunu etrafındaki her insana bulaştırdı. Şu demek oluyor ki bunlara hem yalancı hem bilgisiz, ne derseniz deyin. Aslı astarı olmayan iddialarla, yalanlarla siyaseti kirletmeye çalışıyorlar. Ne diyor? Güya 2003, 2006, 2013 senesinde AK Parti terörist başına af getirmek için girişimde bulunmuş. O şekilde bir yalan olabilir mi?” yanıtını verdi.
Erdoğan, 2013 yılındaki tasarının açık bulunduğunu, Mansur Yavaş’ın tasarıyı imzalayanlar olarak zikrettiği Abdullah Gül ve Mehmet Ali Şahin’in o tarihte Bakanlar Kurulu üyesi olmadığını belirterek, şunları belirtti:
“2003’te bahsetmiş olduğu Topluma Kazandırma Kanunu… Burada amaç herhangi bir suça karışmamış teşkilat mensuplarının teslim olup, örgütün çözülmesini sağlamak. O süre ilk kere çıkarılan bir kanun da değil. Geçmişte 1985 yılına dayanıyor, 2003 yılına kadar birkaç kez revize edilmiş. Bunun aslına bakarsan bilhassa de Ulusal Güvenlik Kurulundan bir çıkış süreci var. Burada amaç mensuplarının terör örgütünü terk etmelerinin ve örgütte çözülmenin sağlanması. Bu kanunun çerçevesinde Ulusal Güvenlik Kurulu kararları da belirleyici. Bu zatın ekranda gösterdiği kanunun içeriğinden bile haberi yok. Şu demek oluyor ki bu çakma bir avukat, bu şekilde bir durum mu var? Orada aslına bakarsan şu oldukça açık bir halde belirtiliyor. Terör örgütünü sevk ve yönetim edenler bu mevzudan yararlanamazlar.”
“TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞI TUTUMUMUZU İNLERİNDE İMHA ETTİĞİMİZ TERÖRİSTLERE SORSUNLAR”
Gazeteci Selvi’nin “Öcalan dahil değil” ifadeleri üstüne Erdoğan, terörist başının yararlanamayacağını, TCK’nın 125. maddesinden mahkum bulunduğunu, Yavaş’ın bundan haberi olmadığını, AK Parti’nin hükümetleri döneminde hiçbir şekilde terörist başını hapisten çıkarma düzenlemesi yapılmadığını altını çizdi.
Erdoğan, muhalefetin bu gerçeğe karşın milleti aldatmaya çalıştığını dile getirerek, şöyleki devam etti:
“Bizim terör örgütlerine karşı tutumumuzu inlerinde imha ettiğimiz teröristlere sorsunlar. Her neyse ki milletim bunlara saygınlık etmiyor. Biz terörle savaşım tarihimize yeni bir konsept geliştirdik. Terörü, teröristleri ve elebaşlarını sınırlarımız içinde olduğu şeklinde sınırlarımız haricinde da etkisiz hale getiriyoruz. Terör örgütünü biz bu şekilde gerilettik, terör örgütünün oldukça etkili isimlerini inlerinde etkisiz hale getirdik. PKK ve FETÖ şeklinde terör örgütleriyle ve uzantılarıyla ortaklık yapmış olup da yalandan geçmiş defterleri karıştırıp alacak çıkarmaya çalışıyorlar. Yaptıkları bu fakat bizim bu mevzuda da defterimiz tertemiz, buradan onlara ekmek çıkmaz. Nitekim İletişim Başkanlığımız da bu tarz şeyleri oldukça açık net deklare etti.”
Selvi, bu açıklamaların arkasından “Birinci turda ‘İmralı’nın kapısını kırıp Öcalan’ı çıkaracağız’ diyen HDP ve Kandil’e ses çıkarmadılar fakat ikinci turda Türk milliyetçilerinin oylarını kazanabilmek için bu kez sizin Öcalan’ı özgür bırakmak istediğinizi söylediler. Bu inandırıcı olur mu?” sorusunu Erdoğan’a yöneltti.
Bunun tamamıyla yalan ve aldatmaca olduğuna dikkati çeken Erdoğan, “Şu demek oluyor ki kalkıp da terörist başına yol açmak onun önünü açmak şeklinde bir durum olmuş olsa şu 15 yıl, 20 yıl içinde biz aslına bakarsan oldukça daha değişik adımlar atabilirdik fakat bu tarz bir olay oldu mu, mümkün mü? Şu demek oluyor ki bizim Cudi’de, Gabar’da, Tendürek’te, Bestler Deresi’nde bunların başına başına inişimiz neyin ifadesidir? Hepsi ortada, bunlar kendileri bu şekilde bir adım attılar mı? Terör örgütleriyle el ele, omuz omuza olan bay bay Kemal değil mi?” değerlendirmesini yapmış oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütünün parlamentodaki uzantılarıyla parlamentoda gidip görüşmeler icra eden, dağdakilerle video çekimleri icra eden kişinin de Kılıçdaroğlu bulunduğunu söylemiş oldu.
Kılıçdaroğlu’nun gene aynı desteği istediğini dile getiren Erdoğan, “Onlarla omuz omuza yürüyeceksin, ondan sonrasında utanmadan, sıkılmadan biz Selo’yu da bırakırız diyecekler. Kapıları kırarız, bebek katilini de çıkarırız diyecekler.” ifadelerini kullandı.
“14 MAYIS GECESİ YAPILANLAR TAMAMEN UTANÇ VERİCİ BİR TABLO”
Pelin Çift’in 14 Mayıs’ta CHP’den meydana getirilen açıklamaları sormasının arkasından Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın seçimlerde önde olduklarına ilişkin açıklamalarının bulunmuş olduğu görüntüler izletildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu görüntüleri izlemesinin arkasından şu şekilde konuştu:
“14 Mayıs gecesi yapılanlar tamamen utanç verici bir tablo. Bunlar siyasal çiğlik örneği olarak tarihimizdeki yerini almıştır, vatandaşın gözünün içine baka baka aynen genel başkanları şeklinde bunlar da yalan söylüyorlar. Bunu da ellerindeki veriye karşın yaptılar fakat ellerindeki veriler yanlış, sandık neticeleri sayısal veridir. İki artı ikinin dört etmesi kadar gerçek ve doğrudur fakat işin içinde CHP yöneticileri var ise bilin ki yalan da vardır, sahtekarlıkta vardır. O gece sandıktan çıkan sonuçlar CHP yöneticilerinin kimyasını bozdu. Panikle ne yapacaklarını şaşırmış vaziyetteydiler. Baktılar ki kaybediyorlar derhal yalana sarıldılar. Bu sebeple tabanlarını bir şeyle ikna etmeleri lazımdı. Anadolu Ajansını aslı astarı olmayan iddialarla itham etmeye kalktılar.”
CHP’de kaybetmenin pek oldukça bahanesini bulabileceğini fakat kendilerinde hiçbir hata bulmayacaklarını kaydeden Erdoğan, “Daha seçim neticelerini bile doğru muntazam açıklayamayanların ülkeyi yönetmesi mümkün mü? Ya bu kadar teknik bir meselede çuvallayanların Türkiye’yi küresel krizlerden sahili selamete çıkarması mümkün mü? Normal olarak mümkün değil, bizim şeklinde yurttaşlarımız da bunu görüyor, oyunun rengini buna bakılırsa belirliyor. Şimdi tüm sorun pazar günü de bu tabloyu inşallah oldukça daha kuvvetli bir halde sandıklarda göreceğiz. Değişik bir halde de inşallah milletim bunlara ikinci turda ihtiyaç duyulan dersi verecektir.” dedi.
İkinci turla ilgili “rahatlama” uyarısının hatırlatılması üstüne Erdoğan, kendi rakiplerinin Kılıçdaroğlu yada CHP olmadığının altını çizerek, rakiplerinin rahatlama ve zafer sarhoşluğu bulunduğunu söylemiş oldu.
“FARK REHAVETE VE ZAFER SARHOŞLUĞUNA GÖTÜRÜRSE YANLIŞ OLUR”
Erdoğan, arada 5-5.5 puanlık bir fark bulunduğunu anımsatarak, “Şimdi bir fark eğer bir rehavete, bir zafer sarhoşluğuna götürürse doğal yanlış olur, tehlikeli olabilir. Bir öteki mevzu da doğal şimdi bilhassa de Sinan (Oğan) Bey’in bizi destekleyeceğine dair bugün yapmış olduğu izahat. O da doğal bir yerde bir güç devşirmesidir diyebilirim. Doğal bu potansiyel devşirme de bilhassa bu pazarla ilgili olarak inşallah oldukça daha değişik bir gelişmeye vesile olacaktır. Bilhassa de ‘yerli ve ulusal bir söylem’ Sinan Bey’in söyleminde hakim. Bu yerli ve ulusal söylemin bizim söylemlerimizle bir araya gelmesi inşallah pazar günü sandıkların oldukça daha değişik bir halde kenetlenmesine de vesile olacaktır diye düşünüyorum.” diye konuştu.
Pelin Çift’in “Karşıcılık sistem tartışması başlattı ve güçlendirilmiş parlamenter sistemi vadetti fakat günün sonunda ortaya çıkan Cumhur İttifakı’nın büyük bir zaferiydi. Bunu acaba bununla beraber Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne yönelik bir itimat olarak da algılamak mümkün mü?” sorusunu Erdoğan, şu şekilde yanıtladı:
“Bir kere hatırlarsanız güçlendirilmiş parlamenter demokrasiyle ilgili kampanya süreçleri başladığında bunu oldukça kullandılar fakat kampanya süreci ilerledikçe artık güçlendirilmiş parlamenter demokrasiyi konuşmadılar. Biz ise başından itibaren neyi ifade ettik, başkanlık sistemini ifade ettik. Nitekim şu demek oluyor ki başkanlık sisteminin getirilerini oldukça açık net ortaya koyduk. Neydi? Karar almada sürecin oldukça seri işlemesi. İki, herhangi bir adımı atmada kalkıp da bu şekilde koalisyonlarda Türkiye’nin çekmiş olduğu çileleri başkanlık sisteminde çekmeyeceğimiz, bu şekilde şeyler olmayacaktır.”
“DEFNE HASTANESİNİ ÜÇ AYA BİLE VARMADAN BİTİRDİK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin daha ilkin 6-8 ayda seçimler yaşadığını, oldukça kan kaybettiğini artık bu kan yitirilmesine tahammülleri kalmadığını anlatarak, başkanlık sistemi olmasaydı zelzele felaketinin altından bu kadar seri kalkılamayacağını bildirdi.
Zelzele bölgesinde temelleri 15 günde atmaya başladıklarını kaydeden Erdoğan, “Pazar günü ziyaret ettiğim Hatay Defne Hastanesini, hani bizim üç ayda bitireceğimizi söylediğim süre, işte çıktı, bir tane milletvekili dedi ki ‘3 ayda neyi bitiriyorsun?’ Genel Başkanı da ona sarıldı. Biz Defne Hastanesini üç aya bile varmadan bitirdik. Şu anda da bugün itibarıyla hasta kabulüne başladı, şu anda ekranda da var.” şeklinde konuştu.
Defne Devlet Hastanesinin temeline “çocuk havuzu” diyen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i buraya çağrı etmeyi düşünüp düşünmediğinin sorulması üstüne Erdoğan, “Meral Hanım’ı ben niye çağrı edeyim? Yaratı ortada. Arzu ederse, giderse, gider ziyaret eder yada görür. Fakat biz şimdi Defne Devlet Hastanesini halkımızın hizmetine sunduk. Ameliyathaneleriyle, tüm sıhhat üniteleriyle görkemli bir hastaneyi. Dolup taşıyor, bu şekilde bir durum var.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Açtılar fakat hasta kabulü yapılmıyor.” şeklinde bugün haberler dolaştığının aktarılması üstüne “Dedim ya, bunların yaşamı yalan. Şu anda hasta kabulüne başladı.” bilgisini verdi.
Bu esnada, ekrana yansıyan hastaneden görüntülere işaret eden Erdoğan, “Orada olanlar ne? Hastası da var, o şekilde mi? Bakın orada koltuklarda oturanlar var. Bunların hepsi orada. Diyorum ya bunların yaşamı yalan. Burada kalkıp da eğer yalancı arıyorsan, başlarındaki yalancı.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, zelzele bölgesinde Cumhur İttifakı’na oy veren vatandaşlara yönelik bazı tepkiler bulunduğunun, Tekirdağ’da otelden atıldıklarının, “nankör” şeklinde kampanya başlatıldığının aktarılması üstüne, “Burada, Defne’de yüzde 90 civarında oyu var CHP’nin. Bizim ise yüzde 8. Şu demek oluyor ki ‘Burada CHP’nin yüzde 90 oyu var. Ne lüzumu var ya. Buraya şöyleki çadırdan bir sahra hastanesi kurarsın olur biter’ diyebilirdik. Fakat demedik. Niye? Bu ülkenin başı eğer Tayyip Erdoğan ise Cumhurbaşkanına yakışanı yapması lazım.” değerlendirmesini yapmış oldu.
Kovid-19 salgını döneminde, Mustafa Kemal Atatürk Havalimanında 1006 odalı Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi ile Sancaktepe’de 1006 odalı Prof. Dr. Feriha Öz Acil Durum Hastanesini yaptıklarına dikkati çeken Erdoğan, şöyleki devam etti:
“Niye? Dışarıdan, Avrupa’dan falan bir hasta gelse uçakla oraya insin, sonrasında da derhal hastaneye geçsin. Bu düşüncelerle bu tarz şeyleri yaptık. Bunlar şu demek oluyor ki 3 ayı bulmadan bitirilmiş hastaneler. Depremzedelere yönelik 14 Mayıs sonrası ortaya çıkan nefret söyleminin ana sorumlusu CHP Genel Başkanı’dır. Kutuplaştırıcı söylemleriyle buna yol açtılar. Millete ve seçmenlerine açıkça yalan söylediler. Samimi olmak, dürüst hareket etmek yerine hesabi hareket ettiler. Kalkıp da ‘Ya benim işte yüzde 90 oy aldığım Defne’ye siz bu şekilde bir hastane yaptınız. Teşekkür ederim’ diyecekleri yerde, tam aksini yaptılar. Fakat bizim onun teşekkürüne de ihtiyacımız yok. Biz görevimizi yaptık. Ve daha ilkin de bu tarz şeyleri aslına bakarsan biliyoruz, ‘Oy yoksa hizmet de yok’ diyorlardı. İşte Tekirdağ’da yaptıkları otelleri boşaltmaları filan hep bunun neticesi. Fakat bunların yapısı bu, karakteri bu.”
DEPREMZEDE ÖĞRENCİLERE BURS MÜJDESİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremzedelerin bu mevzuyla ilgili tepkilerinin kendisine ulaştırılıp ulaştırılmadığına dair sual üstüne, “Depremzedelerin bir kere oradaki katılımları gerek Hatay’daki, meydandaki katılım muhteşemdi. Aynı şekilde Defne’deki katılım muhteşemdi. Biz doğal tek tek insanların kalbini okuyamayız, ciğerini okuyamayız. Fakat oraya meydana gelenlerin tavrı açık, net her şeyi aslına bakarsan söylüyordu. Ve biz bunu görerek gerek şahsım, gerek Devlet (Bahçeli) Bey gerek Fatih (Erbakan) Bey, tamamımız de doğal mutmain olduk. O şekilde de orada ayrıldık.” dedi.
Erdoğan, şu anda hala yurtlarda kalan depremzedeler olup olmadığına ilişkin şu detayları paylaştı:
“Şu anda hala bizim Kredi Yurtlar Kurumunun, tüm o yurtlar hala bu hizmeti sürdürüyorlar. Ta ki yeter artık denilene kadar. Şu demek oluyor ki yemeleri, içmeleri, her şeyleriyle biz bu süreci devam ettiriyoruz. Aslına bakarsanız inşallah bu yeni dönemde de bir taraftan yurtların yapımı, inşası devam edecek. Depremin ilk anından itibaren devletimizin tüm bu yurtlarını, spor tesislerini, gençlik merkezleri ve kamplarımızı depremzedelerimize açtık. Yurtlarımızda da 383 bin 307 depremzedeyi ağırladık. Halen 30 bini zelzele bölgesinde olmak suretiyle toplam 132 bin kardeşimizi konuk ediyoruz şu an itibarıyla. Yurtlarımızda kalan depremzedelerimize 3 öğün sıcak yiyecek hizmeti veriyoruz. Anaokulu ya da kreş çağındaki yavrularımız için sınıflar oluşturduk. El sanatları, kültür sanat atölyeleri açtık. Bunlar devam ediyor. Lise ve üniversitelere hazırlanan evlatlarımız için takviye kurslar düzenledik. Psikososyal ekiplerimiz yurtlarımızdaki depremzedelerimize ek olarak destek veriyor. Bu çalışmalara ek olarak, depremde yakınlarını, anne, baba, çocuklar, kardeş, kaybeden yada evi, iş yeri, orta yada üstü hasarlı olan depremzede öğrencilerin tamamına burs verilecek. Bunu ilk kere açıklıyorum. Tamamına burs verilecek. Kredi almakta olanların kredileri bursa dönüştürülecek. Yurtlarda saptanca ayrılacak ve yurtlara öncelikli onlar yerleştirilecek. Öğrencilerimiz Gençlik ve Spor Bakanlığına başvurarak bu imkanlardan yararlanabileceklerdir.”
Bu izahat üstüne sorulan “Burs aldıklarında geri ödeme olmayacak değil mi?” sorusuna Erdoğan, “Hayır” yanıtını verdi.
“CHP SEÇMENİ KILIÇDAROĞLU VE EKİBİNE ‘ARTIK YETER’ DİYECEKTİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim gecesine işaret ederek, “Eski CHP Milletvekili Mehmet Sevigen ’40 milletvekili verdik. 40 haramiler CHP’ye çöktüler’ dedi. Sizin ifadenizle de ‘Türk siyasal yaşamının en büyük yankesiciliği’ yaşandı, ortakları çöktüler. Bu durumu iyi mi izah ediyorsunuz?” sorusunu şöyleki yanıtladı:
“Doğal şimdi Kılıçdaroğlu ne diyor, ‘Ben hesap uzmanıyım’ diyor. Ya bu şekilde bir hesap uzmanlığı olabilir mi? Eğer bu şekilde hesap yapa yapa CHP’yi bu durumlara düşürdüyse pazar günü bana bakılırsa oldukça oldukça mühim hesaplar yapılacaktır. Geçen gün de söyledim, masa arkadaşları CHP Genel Başkanı’nı sazan sarmalına almışlar, bir güzel de işletmişler. Bunu sadece sandıklar açıldıktan sonrasında fark etti. Hepsini toplasan yüzde 1’i dahi bulmayan 4 partiye 40’a yakın vekili altın tepside armağan etti. Şimdi bu yaptıklarını görünce, genel müdürlüğü döneminde SSK’yi iyi mi batırdığını daha iyi anlıyoruz. Bürokrasideyken SSK’yi batırdı. Siyasete atıldı, şimdi de CHP’yi batırıyor. Fakat CHP seçmeninin Kılıçdaroğlu’nun gözünde zerre kadar kıymeti yok. Kendi seçmenine devamlı ‘Benim istediğime tıpış tıpış oy vereceksiniz’ diyen bir zatın, millete ve ulusal iradeye saygısı olabilir mi? Kendi partisine saygısı olabilir mi? Onun için var ise yoksa koltuğunu korumak esastır. Her şeyden ilkin bu, Gazi’nin hürmetine CHP’ye oy veren yurttaşlarımıza da bir hakarettir. İnanıyorum ki CHP seçmeni, Kılıçdaroğlu ve ekibine 28 Mayıs’ta ‘Artık yeter.’ diyecektir.”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın “Anayasa değişikliği için Cumhur İttifakı’yla çalışmaya hazırız” şeklindeki ifadelerine yönelik değerlendirmesi sorulan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Ülkemizi ulusal irade eliyle hazırlanan yeni bir anayasaya kavuşturmak bizim en büyük arzumuz. Yeni dönemde en büyük gayretlerimizden biri bu mevzu olacak. Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun en mühim hedeflerinden biri de bu yeni anayasa meselesi. Bir darbe süreci ürünü olan anayasadan demokrasimizi kurtarmak istiyoruz. Normal olarak bunu da en geniş mutabakatla yapmayı arzu ediyoruz. Cumhur İttifakı olarak ilkin doğal kendimiz bir değerlendirme yapacağız. Atılacak adımları gene Cumhur İttifakı olarak belirleyeceğiz. İnşallah bu uzlaşıyı sağladıktan sonrasında öteki tekliflere de bakacağız fakat şu bir gerçek ki ilkin Cumhur İttifakı olarak bu işi iyi mi sağlam bir zemine oturtabiliriz. Bu sebeple şu anda genel başkan yada önder olarak ortada olanlar 28 Mayıs’tan sonrasında acaba ortada olacaklar mı? Onların herhangi bir inisiyatifi olacak mı? Şimdi 28 Mayıs’ta Cumhur İttifakı olarak, Erdoğan olarak eğer inşallah bu sandıklardan çıkmamız halinde devran tamamen değişiyor. Bunların nerede ise tamamı ne olacak, siyasal mevta olacak. Onların artık kendi milletvekilleri üstünde ne kadar inisiyatifi olabilir bilemem. Devran değişecek. Yeni bir aritmetik ortaya çıkıyor. Yeni bir yapı ortaya çıkıyor. Bu yeni yapıda Türkiye geleceğe oldukça değişik bakacak. Görelim, Mevlam ne eyler, ne eylerse güzel eyler.”
“MENFAAT TEMELLİ BİR BİRLİKTELİK VAR KARŞI TARAFTA”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Babacan’ın bu açıklaması bir taraftan da ‘Daha şimdiden ikinci tur seçim olmadan Kılıçdaroğlu’nun kazanamayacağını görmüş oldu ve şimdiden Kılıçdaroğlu’nu terk etmeye başladı.’ şeklinde yorumlandı. Katılır mısınız buna?” sorusu ve “Hatta Meral Akşener, Ali Babacan’ın açıklamasından sonrasında dedi ki ‘Ne söylediğin kadar, ne süre söylediğin de önemlidir.’ minvalinde bir izahat yapmıştı.” hatırlatması üstüne, şunları söylemiş oldu:
“Bunlar doğal oldukça oldukça mühim. Doğal bir taraftan kurultay kararları alınıyor. Bir taraftan gemiyi terk etme süreci başlamış olabilir. Tüm bunlarla birlikte ‘Sen mi iyiydin, ben mi iyiydim?’ bunlar başlayabilir fakat tüm her şey bir tarafa pazar günü benim milletim birinci turun aksine oldukça daha değişik rövanşist bir oy kullanmaya giderek inşallah bu adımı atacaktır diye düşünüyorum. Ve ben milletime ‘Sakın ha rehavete kapılmayın. Zafer sarhoşluğuna girmeyin. Ve birinci turdan oldukça daha değişik bir halde sandıklara saldırı ve sandıklarda da inşallah bu ikinci turun neticesini Erdoğan evladına haiz çıkarak neticelendirsin.’ diyorum.”
“Anladığım kadarıyla bu ‘rövanşist’ ifadesini CHP seçmeninin, Kılıçdaroğlu’ndan hesap sorması olarak kullanıyorsunuz. O şekilde mi?” sorusu üstüne Erdoğan, “Aynen o şekilde.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Doğal çıkar temelli bir beraberlik var karşı tarafta, bu şekilde iç kavgalar orada olacak fakat ilke ve terbiye temelli birlikteliklerde ise esas olan dava arkadaşlığıdır. Biz bir dava arkadaşlığı içinde şu anda bu yolda yürüyoruz ve pazar günü de inşallah dava kardeşliğinin neticesini tüm milletimiz sandıklarda bizlere gösterecektir.” ifadelerini kullandı.
BATI MEDYASININ SEÇİM YORUMU
Batı medyasının seçim sürecine dahil olmasına ilişkin suali cevaplayan Erdoğan, “Türkiye’deki demokratik kazanımlarımızın birçoğunu biz bugüne dek hep manşetlerle savaşım ederek elde ettik ve onlarla savaşım ede ede buralara geldik. Millet bizim yanımızda yer almış olduğu sürece terör örgütlerinin, tefecilerin, emperyalistlerin hepsiyle biz savaşım ederiz. Batılıların ‘Erdoğan gitsin.’ demesini yadırgamam. Bu sebeple Erdoğan millidir ve yerlidir. Terörün kökünü kazıdığımız için bizlerden hazzetmezler. Dikkat edin, tüm Batılı dergiler hepsi ‘Erdoğan gitsin’ diye kapak yaptılar. IMF’yi Türkiye’den çıkardığımız için, borcu kapattığımız için bizi istemezler. Bu sebeple CHP de dahil hepsi IMF’yi tekrardan Türkiye’ye sokmak için oldukça çaba ettiler. Otellerin lobilerinde CHP’nin sözcüsü ve İYİ Parti’nin sözde eski Merkez Bankası Başkanı olan zat, bunlar beraber bunlarla görüşmeler yaptılar. Ve bu görüşmelerden ‘Türkiye’ye IMF iyi mi borç verecek?’, bunun kulislerini attılar.”
IMF’yle ilgili 2013’te bir adım attıklarını ve 23,5 milyar dolar borcu ödeyerek hesabı kapattıklarını, IMF’yi Türkiye’den çıkardıklarını özetleyen Erdoğan, o süre Merkez Bankasının rezervinin 27,5 milyar dolar bulunduğunu anımsatarak, şu an o zamana bakılırsa oldukça daha toparlamış vaziyette bulunduğunu söylemiş oldu.
“BİZ ONLARA BAKARAK ADIM ATMIYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca kültürel anlamda da bazı adımlar attıklarını, Ayasofya’yı özgürleştirdiklerini dile getirerek, şöyleki devam etti:
“Ayasofya’yı özgürleştirdiğimiz için bunlar bizlerden nefret ederler. Bilhassa müdafa sanayisinde attığımız adımlarla onlar bizlere ‘Hoşgeldin’ derler mi? Ya bu kadar yoğun bir halde müdafa sanayisinde güçlenen, yüzde 20’si yerli olan fakat sonrasında bunu yüzde 80’e yerliyi müdafa sanayisinde çıkaran bir Türkiye’den bunlar hoşlanırlar mı? Artık onlardan biz tabanca, cephane almadığımız için doğal ki bizi sevmiyorlar, sevmezler ve bundan sonrasında daha da güçlenerek ileri gittiğimiz için bunlar bizi sevmezler, sevmeyecekler fakat biz onlara bakarak adım atmıyoruz ki, biz milletimize bakıyoruz. Milletim onlara 14 Mayıs’ta işte bu cevabı verdi. İnşallah 28 Mayıs’ta da bunun sağlamasını benim milletim yapmış olacaktır.”
TCG Anadolu’ya gösterilen yoğun ilgiye değinen Erdoğan, şunları kaydetti:
“İşte düşünün şu demek oluyor ki bizim TCG Anadolu tayyare gemimiz Sarayburnu’na geliyor. Kuyruklar tükenmedi. İzmir’e gidiyor, hakeza o şekilde. Niye? Kendi tayyare gemisini bu ülke kendisi yapmış oldu. İnşallah yeni dönemde -görüşmelerimi daha evvelde aslına bakarsan yapmıştım- aynen TCG Anadolu’yu yaptığımız şeklinde fakat İspanyollarla fakat İngilizlerle aklınıza neresi gelirse yeniden bunun bir büyük segmentini inşallah yapacağız ve böylece denizlerde Türk ordusu, Türk denizcileri oldukça daha kuvvetli bir hale gelecek. Aslına bakarsanız hani fırkateynler filan bu tarz şeyleri yapıyor, bu leblebi çekirdek şeklinde. Artık bunların ihracını yapar noktaya aslına bakarsan Türkiye olarak geldik. Denizaltılarımızı yapıyoruz. Ve bu mevzuda doğal bilhassa şu demek oluyor ki Almanlarla, değişik ülkelerle birlikteliklerimiz inşallah bu adımlarımızı oldukça daha kuvvetli atmamıza niçin olacaktır.” şeklinde konuştu.
Mutluluk Partisinin Necmettin Erbakan’ın partisi olması diye bir durumun söz mevzusu olmadığını dile getiren Erdoğan, “Mutluluk Partisinin, Hocamızın partisinin devamı diye bir niteliği kalmamıştır, yoktur şundan dolayı Hocamızın partisinin başlangıcında olan şahıs kalkıp da Kılıçdaroğlu’nun, affedersin, anonsunu meydana getirecek kadar zavallı duruma düşmez. Bunlar bu duruma düştüler. Şu anda Erbakan Hocamızın oğlunun kurduğu Tekrardan Refah Partisi, onunla karşılaştırma edilemeyecek derecede oldukça daha değişik bir konumda. En azından kendi logosuyla girmek suretiyle 5 milletvekilliği çıkarması da bunun ne kadar onurlu bulunduğunu göstermiştir. Mutluluk ise işte Kılıçdaroğlu’nun yapmış olduğu hesap tekniklerinden almış olduğu milletvekillikleriyle herhalde yoluna devam edecek.” diye konuştu.
Müdafa sanayisinde atacakları adımların Batı’nın ilerisinde olması durumunda bundan hastalık duyulabileceğini ifade eden Erdoğan, “Şu demek oluyor ki TCG Anadolu, Kızılelma, Anka 3, Kaan harp uçağımız, Hürjet, Atak helikopteri, Altay tankımız ve daha sayamadığım birçok yeni sistemimiz, bilhassa cephanemiz, silahımız var. Doğal bunlar onları rahatsız ediyor. Bunların hepsi, kendi müdafa kabiliyetimizi arttırmaya yönelik çalışmalarımız. Peki siz, bizim bu çalışmalarımızdan dolayı Azerbaycan’dan, Katar’dan, Libya’dan hastalık ifadesi duydunuz mu? Hayır. Başarımızdan rahatsız olanlara baktığımızda kimin dost, kimin düşman bulunduğunu daha net görebiliyoruz.” ifadelerini kullandı.
“YENİLİKÇİ HAMLELERİMİZİN ÖNÜNÜ KİMSE KESEMEYECEK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terörle mücadelede ve müdafa sanayisinde Türkiye’nin hep yalnız bırakıldığına dikkati çekerek, şunları söylemiş oldu:
“‘Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz.’ dedik ve dediğimizi yaptık. Bu hamleleri milletimizin bekası, ülkemizin geleceğini güvence altına almak için yaptık, yapıyoruz ve yapacağız. Yenilikçi hamlelerimizin önünü kimse kesemeyecektir. Birileri rahatsız oluyor, birilerinin huzuru kaçıyor diye kendi planlarımızı, programlarımızı bozamayız, bozmayacağız. Müdafa sanayimizi, bilhassa belirlediğimiz planlama, program çerçevesinde yoluna devam edeceğiz ki güçlenerek yarınlara ulaşalım fakat bu şu andaki muhalefetle kesinlikle yapılamaz şundan dolayı onların bu şekilde bir derdi yok.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın “İHA’lara, SİHA’lara da dokunacağız, hesap soracağız.” şeklindeki açıklamalarının hatırlatılması üstüne Erdoğan, “Kalkıp kendi ulusal, yerli müdafa sanayiinde ‘Ona dokunacağız, buna dokunacağız.’ derken bu ülke yalnız değil ki. Nereye dokunuyorsun? Kimsin, nesin sen? Bu şekilde bir yetkiyi nereden aldın? Böyle bir durum olabilir mi? Şu demek oluyor ki bunların bir kere bilhassa bu ülkenin kendi ulusal derdine, yerli derdine saygıları yok. İşte onlara bu cevabı vermek için, onlara bu hesabı sormak için bu pazar günü, bilhassa benim halkım ulusal ve yerli olarak kendi müdafa sanayiine, kendi ülkesini korunmasına, terörle mücadelesine haiz çıkma uğruna inanıyorum ki Cumhur İttifakı’na desteğini oldukça daha kuvvetli verecektir, Erdoğan’a desteğini oldukça daha kuvvetli bir halde verecektir.” diye konuştu.
“TERÖRİSTİ GÖRDÜĞÜMÜZ YERDE İMHA ETMEKTE KARARLIYIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şırnak’ta şehit edilen askerle ilgili soruya, “İş terse döndüğü anda Bestler Dereler’de 5 şehidimiz oldu. Şehitlerimizin kanı yerde kalmadı, gereği yapılmış oldu. Şehit olan kardeşlerimize Tanrı’tan rahmet arzuluyorum. Tüm yakınlarına başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Hepsinin yakınlarıyla telefon görüşmelerimi yaptım. Onlara da sabırlar diledik. Karşı operasyonlarımız devam ediyor. Terör örgütü ne karar alırsa alsın biz, PKK ve uzantılarına karşı mücadelemizi yurt içi ve yurt haricinde sürdürmeye kararlıyız. İnlerini başlarına yıktık, yıkıyoruz ve yıkacağız. Bu terör örgütleri pazarlık yaptıklarına karşı eylemsizlik sonucu almıştır. Masa arkadaşlarına bunlar sözler verdiler. Biz kimselerle pazarlık yapmadık. Sözler vermedik. Teröristi gördüğümüz yerde imha etmekte kararlıyız.” yanıtını verdi.
“KILIÇDAROĞLU SIRTINI PKK TERÖR ÖRGÜTÜNE DAYAMIŞTIR”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun terör örgütleriyle ortaklığının artık alenileştiğini dile getiren Erdoğan, şöyleki devam etti:
“Onlarla birlikte yol haritasını belirlemişlerdir. Hatta hatta video çekimleri de yapmışlardır. PKK elebaşları, ‘İkinci turda da Kılıçdaroğlu’na oy vermeliyiz.’ diye peş peşe açıklamalar yapıyor. Bu açıklamalar gösteriyor ki Kılıçdaroğlu, sırtını PKK terör örgütüne dayamıştır. Enerjisini onlardan alıyor. Rabb’im kimseyi bu şekilde bir duruma düşürmesin. Bu şekilde bir utanç yaşatmasın. Bu şahsın, PKK’nın saldırmış olduğu tek siyasetçi olduğu iddiası da safsatadır. PKK bu eyleminden dolayı çıkıp ‘Hedefimiz ne CHP ne Kılıçdaroğlu idi.’ diyerek özür dilemiştir. Bu kadar açık, ortada. Kılıçdaroğlu, bir askerimizin şehit olduğu o menfur saldırıyla ilgili PKK’nın adını anmaktan özenle kaçınmıştır. Daha kundaktaki bebekleri, sivilleri, bayanları, öğretmenleri katlederken bir kez olsun pişmanlık duymayan caniler, niçin Kılıçdaroğlu’ndan özür dilemiştir? CHP Genel Başkanı’nın çıkıp bunu millete dürüstçe açıklaması gerekir. Kılıçdaroğlu’nun, Kandil’dekilerle video çekimleri var. Bu tarz şeyleri yayınladılar. ‘Haydi haydi’ türü. Aldınız mı? Kandil’dekilerle bu şekilde fakat montaj fakat şu fakat bu video çekimlerini yaptılar. PKK’lılar, videolarla bunlara destek verdiler. “
“EN GERÇEKÇİ ANKETİ PAZAR GÜNÜ MİLLETİM YAPACAK”
Erdoğan, bu hafta sonu Hatay’a gittiğini hatırlatarak, “Hatay’da, Defne’de tabloları gördük. Meydanda bakıyorsun, 40 bin şahıs var. Gaziantep’e geldik. Gaziantep’te, meydanda 100 bin şahıs var. Şimdi, 14 Mayıs seçimleri ne yapmış oldu? Tüm bu balon anketlere en güzel yanıt oldu. Siyaseti meydanlarda, sahada milletin içinde icra eden bir şahıs olarak, benim için en doğru çözümleme meydanlardır. Bu mevzuda şükürler olsun asla yanılmadım. Gaziantep, 100 bin şahıs, bunun anketle manketle izahı olmaz. Bu, oldukça açık, net ortada. Onun için, ’28 Mayıs’ta bilhassa anket hayata geçirmeye da gerek yok.’ diyorum. Şimdi, bazı anket firmalarının neticeleri elimde fakat ben anketler üstünden değil. Diyorum ki ‘En gerçekçi anketi pazar günü benim milletim meydana getirecek.’ Nerede meydana getirecek? Sandıklarda meydana getirecek. Rabb’imden, 28 Mayıs’ta bu aziz millete 5 yıl daha hizmet etme şerefini bizlere nasip etmesini arzuluyorum. Biliyorum ki benim milletim en doğru olanı yapmış olacaktır. Bu millet, aldatılmaya layık değil. Dürüst bir neticeyle bu işi noktalamak ve ondan sonrasında 21-22 senenin tecrübesini inşallah milletime tekrardan aktarmaya nail olalım.”
Erdoğan, annesinin de yer almış olduğu videonun gösterilmesinin arkasından “Annenizi özlüyor musunuz?” sorusu üstüne, “Özlenmez mi? Ana, bambaşka bir şey.” dedi.
Pazar günü millet ve ülke için hayırlı bir neticeyle noktayı koymak istediklerini dile getiren Erdoğan, “Büyük Türkiye Zaferi” için hep beraber milleti sandığa çağrı ettiğini sözlerine ekledi. (AA)


